İlk Görüşte Aşk Bilimsel Olarak Mümkün mü?
Hayran Olma Etkileşime Geçmek İçin Yoğun Arzu Hissetme Kimyasal Süreçler İlk Görüşte Aşk
Filmlerde ‘görür görmez” ortaya çıkan aşkı fark etmek çok kolaydır.
Hele hele yerli yapımlarda daha âşık olacak çift birbirini görmeden, biz ilk görüşte aşkın yaklaşmakta olduğunu anlarız. Ama gerçek hayatta bu pek böyle olmaz. Şahsen benim birkaç “ilk görüşün”, aşk olabileceğinden şüphelenmişliğim vardır. Ama şüphelerimde hiç haklı çıkmadım. İlk görüşte âşık olduğunu iddia edenlerle karşılaştım ama bu defa da onların yanıldığından şüphelendim. Öte yandan aniden oluşan duygu ve arzuların varlığı da inkâr edilemez. O halde bu ani arzular ve duygular neden aşk olmasın öyle değil mi?
Bu makalede, insan etkileşiminin en gizemli ve en merak uyandırıcı konularından biri olan “ilk görüşte aşk” ile ilgili bilimsel çalışmalardan derlendiğimiz bilgiler özetlenmiştir.
Aşk Değil Şehvet!
Aşkın ilk görüşte ortaya çıkamayacağını savunanlar, iddialarını henüz sadece fiziksel özellikleri hakkında fikir sahibi olunan bir insana karşı hissedilen duygunun, aşk değil de olsa olsa aşırı dopamin artışının uyandırdığı şehvet duygusu olabileceğine dayandırırlar.
Karşı Tez
İlk görüşte oluşabilecek duygunun ancak ve ancak şehvet olabileceğini savunanlara da şöyle karşı çıkılır: Buna göre; aşkın oluşması için gerekli olan unsurlar, ilk görüşte sağlanabilir. “Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım.” dizesinde de ifade edildiği gibi tavır ve tarz hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Çünkü bir insana dışarıdan baktığımızda sadece onun fiziksel özelliklerini görmeyiz. Bir süre aynı ortamı paylaştığımız bir insanın, hali, duruşu, vücut dili, kıyafet seçimi, saç kesimi vb. hakkında çok fazla bilgi edinebiliriz. Kişinin çevresi ile ilişkisini gözlemleyebilir, neşeli mi, ölçülü mü, coşkulu mu, ciddi mi vb. pek çok bakımdan kişiyi tanıma fırsatı bulabiliriz. Bar gibi ortamlar, bu derinlikte tanımanın gerçekleşmesi için son derece elverişlidir. İlk görüşte aşkın ilk unsuru bu sayede oluşur. İkinci unsur ise aksiyona geçmek için duyulan yoğun arzuyla ortaya çıkar. Bir barda bile olsanız tanımadığınız bir insanla iletişime geçmek, pek kolay değildir. Bu zorluk, tavrına, tarzına ve dış görünüşüne hayranlık duyduğumuz kişiyle etkileşime geçmek için can atmamıza, diğer bir tabirle yanıp tutuşmamıza yol açar.
Böylece başlangıçta ortaya çıkan karşı tarafı çekici bulma durumu, bu kişi ile etkileşime geçmek için duyulan yoğun arzu ile birleştiğinde romantik aşkın en önemli unsurları bir araya gelmiş olur.
Aşkın Kimyası
Aşkın kimyasal yönü, ilk görüşte âşık olma süreci üzerinde derin bir etkiye sahip olduğundan tartışmanın en ilginç bölümü burada ortaya çıkar. Örneğin erkekleri ele alalım. Bir erkek, kendisinde hayranlık uyandıran biri ile karşılaştığında vücudundaki dopamin seviyesi artar bu da testosteron seviyesinin yükselmesine yol açar. Yani zevkle ilişkili cinsel dürtüleri yükselir. Bu noktada bir başka transmitter olan norepinefrin devreye girer. Norepinefrin uyarıcıdır, yoğun odaklanmaya, öforiye (mutlu ve coşkulu olma durumu) ve takıntılı düşüncelere yol açar. Bu durum, beynin ödül sistemini harekete geçirir. Böylece vücudun çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan memnuniyet verici hislere yol açan uyarıcıya tekrar tekrar maruz kalma arzusu doğar. Layman, bunu ödül sisteminin geri besleme döngüsü olarak açıklar. Bu kimyasal mekanizmalar romantik ilişkilerimizin doğasının neden bu şekilde olduğunu da açıklamaktadır.
Aşkın Tanımı
Yukarıda sayılan üç temel unsur bir araya geldiğinde “ilk görüşte aşk”ın ortaya çıkabileceğini söyleyebiliriz. Konu ile ilgili bir araştırmada, uzun süreli aşk ilişkisi olan çiftlerin %11’i ilişkilerinin “ilk görüşte aşk”la başladığını bildirmişlerdir. Bilimsel araştırmalar ve mantıksal akıl yürütme, ilk görüşte aşkın mümkün olabileceğini göstermektedir. Peki ilk görüşte aşk tanımına giren her durum, gerçek bir aşk mıdır diye soracak olursanız. Buna cevap vermek mümkün değildir. Çünkü aşkın gerçekte ne olduğu ile ilgili kesin bir tanım yapılamaz. Gerçek aşkın tanımı kişiden kişiye değişir. Birçok kişi gerçek aşkı yoğun ve uzun süreli bir tutku olarak tanımlarken bazıları bağlılık ve sadakatle tanımlayabilir. Aslında tüm tanımlamalar hatta birbirine en çok benzeyeler bile sonuçta özneldir.
Herkesin kendi tanımına en uygun deneyimi, bol bol yaşayabilmesi dileğiyle!
Kaynaklar:
Love and the Brain – Department of Neurobiology (Harvard University)
Love: More Complicated Than Chemistry – Serendip Studio (Bryn Mawr College)
Love: A Biological, Psychological and Philosophical Study – Digital Commons (University of Rhode Island)
Syracuse University News
Hele hele yerli yapımlarda daha âşık olacak çift birbirini görmeden, biz ilk görüşte aşkın yaklaşmakta olduğunu anlarız. Ama gerçek hayatta bu pek böyle olmaz. Şahsen benim birkaç “ilk görüşün”, aşk olabileceğinden şüphelenmişliğim vardır. Ama şüphelerimde hiç haklı çıkmadım. İlk görüşte âşık olduğunu iddia edenlerle karşılaştım ama bu defa da onların yanıldığından şüphelendim. Öte yandan aniden oluşan duygu ve arzuların varlığı da inkâr edilemez. O halde bu ani arzular ve duygular neden aşk olmasın öyle değil mi?
Bu makalede, insan etkileşiminin en gizemli ve en merak uyandırıcı konularından biri olan “ilk görüşte aşk” ile ilgili bilimsel çalışmalardan derlendiğimiz bilgiler özetlenmiştir.
Aşk Değil Şehvet!
Aşkın ilk görüşte ortaya çıkamayacağını savunanlar, iddialarını henüz sadece fiziksel özellikleri hakkında fikir sahibi olunan bir insana karşı hissedilen duygunun, aşk değil de olsa olsa aşırı dopamin artışının uyandırdığı şehvet duygusu olabileceğine dayandırırlar.
Karşı Tez
İlk görüşte oluşabilecek duygunun ancak ve ancak şehvet olabileceğini savunanlara da şöyle karşı çıkılır: Buna göre; aşkın oluşması için gerekli olan unsurlar, ilk görüşte sağlanabilir. “Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım.” dizesinde de ifade edildiği gibi tavır ve tarz hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Çünkü bir insana dışarıdan baktığımızda sadece onun fiziksel özelliklerini görmeyiz. Bir süre aynı ortamı paylaştığımız bir insanın, hali, duruşu, vücut dili, kıyafet seçimi, saç kesimi vb. hakkında çok fazla bilgi edinebiliriz. Kişinin çevresi ile ilişkisini gözlemleyebilir, neşeli mi, ölçülü mü, coşkulu mu, ciddi mi vb. pek çok bakımdan kişiyi tanıma fırsatı bulabiliriz. Bar gibi ortamlar, bu derinlikte tanımanın gerçekleşmesi için son derece elverişlidir. İlk görüşte aşkın ilk unsuru bu sayede oluşur. İkinci unsur ise aksiyona geçmek için duyulan yoğun arzuyla ortaya çıkar. Bir barda bile olsanız tanımadığınız bir insanla iletişime geçmek, pek kolay değildir. Bu zorluk, tavrına, tarzına ve dış görünüşüne hayranlık duyduğumuz kişiyle etkileşime geçmek için can atmamıza, diğer bir tabirle yanıp tutuşmamıza yol açar.
Böylece başlangıçta ortaya çıkan karşı tarafı çekici bulma durumu, bu kişi ile etkileşime geçmek için duyulan yoğun arzu ile birleştiğinde romantik aşkın en önemli unsurları bir araya gelmiş olur.
Aşkın Kimyası
Aşkın kimyasal yönü, ilk görüşte âşık olma süreci üzerinde derin bir etkiye sahip olduğundan tartışmanın en ilginç bölümü burada ortaya çıkar. Örneğin erkekleri ele alalım. Bir erkek, kendisinde hayranlık uyandıran biri ile karşılaştığında vücudundaki dopamin seviyesi artar bu da testosteron seviyesinin yükselmesine yol açar. Yani zevkle ilişkili cinsel dürtüleri yükselir. Bu noktada bir başka transmitter olan norepinefrin devreye girer. Norepinefrin uyarıcıdır, yoğun odaklanmaya, öforiye (mutlu ve coşkulu olma durumu) ve takıntılı düşüncelere yol açar. Bu durum, beynin ödül sistemini harekete geçirir. Böylece vücudun çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan memnuniyet verici hislere yol açan uyarıcıya tekrar tekrar maruz kalma arzusu doğar. Layman, bunu ödül sisteminin geri besleme döngüsü olarak açıklar. Bu kimyasal mekanizmalar romantik ilişkilerimizin doğasının neden bu şekilde olduğunu da açıklamaktadır.
Yukarıda sayılan üç temel unsur bir araya geldiğinde “ilk görüşte aşk”ın ortaya çıkabileceğini söyleyebiliriz. Konu ile ilgili bir araştırmada, uzun süreli aşk ilişkisi olan çiftlerin %11’i ilişkilerinin “ilk görüşte aşk”la başladığını bildirmişlerdir. Bilimsel araştırmalar ve mantıksal akıl yürütme, ilk görüşte aşkın mümkün olabileceğini göstermektedir. Peki ilk görüşte aşk tanımına giren her durum, gerçek bir aşk mıdır diye soracak olursanız. Buna cevap vermek mümkün değildir. Çünkü aşkın gerçekte ne olduğu ile ilgili kesin bir tanım yapılamaz. Gerçek aşkın tanımı kişiden kişiye değişir. Birçok kişi gerçek aşkı yoğun ve uzun süreli bir tutku olarak tanımlarken bazıları bağlılık ve sadakatle tanımlayabilir. Aslında tüm tanımlamalar hatta birbirine en çok benzeyeler bile sonuçta özneldir.
Herkesin kendi tanımına en uygun deneyimi, bol bol yaşayabilmesi dileğiyle!
Kaynaklar:
Love and the Brain – Department of Neurobiology (Harvard University)
Love: More Complicated Than Chemistry – Serendip Studio (Bryn Mawr College)
Love: A Biological, Psychological and Philosophical Study – Digital Commons (University of Rhode Island)
Syracuse University News
Sosyete Karadeniz ~ Sosyete Sözler ~ Sosyete Trend ~ Sosyete Travel
Görüş Ve Düşüncelerinizi Yoruma Yazıp Diğer Kullanıcılarımızla Paylaşabilirsiniz
Görüş Ve Düşüncelerinizi Yoruma Yazıp Diğer Kullanıcılarımızla Paylaşabilirsiniz
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum yaparken:
1. İçerik konusuyla alakalı olmasına özen gösterin.
2. Aktif link bırakmayın. (Hemen silinir!)
3. Yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın lütfen.
Konu ile ilgili olmayan sorularınız için ise Blogger Yardım veya İletişim sayfalarını kullanınız.